Halkın ekmeğinden, yetimin hakkından, yoksulun rızkından çalanlara karşı, herkesi mücadele etmeye, ‘‘Uyanışa’’ davet ediyoruz

Doğu'da Bir Hayalet Dolaşıyor



“Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor; Komünizm hayaleti”. 
Komünist Manifesto bu cümleyle başlıyordu. Bu cümle söylendiği zaman içerisinde doğru ve anlamlıydı. Fakat günümüzde Avrupa'da dolaşan bir komünizm hayaletinden bahsetmek bizi devrimci görüşten uzaklaştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.
Bizim içinde bulunduğumuz şartlarda komünizm hayaleti Doğu'da dolaşmaktadır. Çünkü eskisi gibi ulusların burjuvası kendi proleterini sömürmeyi bırakmış ve burjuva Batı'nın tamamı proleter Doğu'yu sömürmeye başlamıştır. Batı'daki yenen her ekmekte Doğu'daki insanların kanı ve emeği vardır. Bu açık gerçeğe rağmen Doğu'nun kendini devrimci olarak tanımlayan kesimleri yıllar öncesinden kalma Batılı paradigmaları çok daha farklı şartlardaki Doğu'ya uyarlamaya çalışmaktadır. Bu sebepten de halktan kopuk, başarısız, sürekli bölünen, kapitalizmin çağımızdaki evrimini anlayamayan ve kendini aydın sanan, yetersiz bir kesim olarak varlıklarını sürdürmekteler. O halde doğulu devrimciler olarak yapmamız gereken yeni şeyler vardır.
Öncelikle “Doğu” derken neyi kastediyorum, onu belirtmekte fayda var. Doğu, en özet tanımıyla, kapitalistlerin sömürdüğü her yerdir. Açmak gerekirse Doğu; İslam coğrafyası, Afrika, Orta Asya, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika’dır. Tüm bu alanlar kapitalist Batı tarafından sömürülmekte olan yerlerdir. Doğu bir anlamda Batı'nın işçisidir.
Doğu, zorla çalıştırılan, emeğinin karşılığı verilmeyen, dövülen, çocukları öldürülen kölesidir Batı'nın. Bir isyanı nasıl patrondan değil, işçiden bekliyorsak, bir devrimi de Batı'dan değil, Doğu'dan beklemeliyiz.
Doğulu devrimciler olarak neden Doğu'nun devrimci bir alan olduğunu anlamamız gerekmektedir. Dünyada büyük bir ekonomik depresyon yaşanmaktadır. Daha önceki depresyonlara baktığımızda bunun bir devrim için en büyük fırsat olduğunu görebiliriz. Bu dönemlerde emperyalist barbar güçler ve devrimci güçler ortaya çıkar.
Marx bu süreçle ilgili “[…] her keresinde ya toplumun tümüyle devrimci bir yeniden kuruluşuyla ya da çatışan sınıfların birlikte mahvolmalarıyla sonuçlanan bir savaş sürdürmüşlerdir.” demiştir. 1929 depresyonu Marx'ın bu sözünü kanıtlar niteliktedir. 1929 depresyonundan sonra SSCB emperyalizmin tezahür ettiği Nazi Almanya'sına karşı zafer elde ederek güçlenmiş ve Çin'de devrim gerçekleşmiştir.
Günümüzde de bu fırsatlar coğrafyamızda yaşanmaktadır. Arap Baharı'nda diktatoryal yönetimlere karşı halk ayaklanmış, fakat bu ayaklanmaların bazıları darbe ile, bazıları Avrupa sosyal demokratlarına eklemlenme ile, bazıları da emperyalist kuklaların iktidarı sonuçlanmıştır.
Bir diğer örnek ise yakından bildiğimiz Gezi Parkı olaylarıdır. Gezi Parkı'nda ise Türkiye'nin batılı halkının eylem pratiği olmaması, pasifist yaklaşımı, devletçi bilinçaltı sebebiyle bir adım ileri gidilememiştir.
Şu anda ise Suriye topraklarında bu fırsat yaşanmaktadır. Emperyalist kuvvetlerin yıllarca tabanını hazırladığı IŞİD ve diğer cihatçı çetelere karşı Suriye topraklarında yaşayan halklar büyük bir direniş göstermektedir. Tüm Doğulu devrimcilerin yapması gereken, Suriye'deki bu süreçte barbarlığın karşısında demokratik güçlerin yanında yer almaktır.
Tüm bu örnekler göstermektedir ki proleter Doğu devrimin merkezidir. Ya Doğu'da devrim olacak ya da herkes ölene kadar savaş ve şiddet baş gösterecektir.
Doğu'da devrimci mücadele nasıl yürütülmelidir? Yüz yıl öncesinden kalma Marksist paradigmalarla mı? Bu yöntemin sonuç vermediği çok açık ortadadır. Doğu, Marksist bakış açışıyla kurtulacak bir süreç geçirmemiştir. Doğu, kadîm dinlerin ortaya çıkış alanıdır ve onların etkisindedir. Doğu'da dinlere ve kadîm değerlere tepeden bakan bir görüşün halkla bütünleşmesi mümkün değildir. Zaten buna gerek de yoktur. Çünkü Doğu'nun dinleri ve gelenekleri direniş kültürü etrafından örülmüştür.
Hz. İbrahim'in Nemrud'a, Hz. Musa'nın Firavun'a karşı mücadelesini görmezden gelmek yerine bu değerler etrafında devrimci bir bilinç örgütlenmelidir. Halkla bütünleşmek, yerelleşmek, Doğu topraklarında ancak böyle mümkündür. Ayrıca tüm bunlar ne sosyalist devrimciler ne dindar halklar için kabul edilemez şeylerdir.
Doğu'da devrim için sosyalist görüştekiler ile dindar halkın birbirine muhtaç olduğunu anlaması gerekmektedir. Aynı zamanda birbirlerinden çok farklı olmadıklarını anlamak zorundadırlar. Bu süreçte en zorlu olan ortak noktalar bulmak değildir, onlar fazlasıyla mevcuttur. Tek gerekli olan önyargıları kırmaktır. Bunun için de yine ortak noktaları kullanmak belli bir aşamaya kadar faydalı olacaktır. Tabii o aşamaya geldikten sonra pratik birliktelik devreye girmelidir. Fakat ne yazık ki Türkiye ve diğer Doğu ülkelerinde sosyalistler dine tepeden bakarlar. Oysaki kendi ideolojilerinin büyük önderleri bu tavrı eleştirmiştir. Marx, resmî dini görüşün ateizm olması gerektiğini söyleyenlere karşı “sanki bir fermanla inancı ilga edebileceklerine inanıyorlar.” demiştir. Yine Engels'in dine bakış açısının günümüz sosyalistlerine benzemediğini görmek için onun Hıristiyanlık tanımlamasına bakmak yeterli olacaktır. Engels, Hıristiyanlığı “ortalığı kasıp kavuran, gizli örgütlenen, tehlikeli bir devrimci parti.” olarak tanımlamıştır. Bu önderlerin dine bakışının günümüzdeki sosyalistlerle aynı olmadığını gösterecek başka birçok örnek var, fakat önyargıyı kırmayı sağlayacak kuşkuyu yaratmak için bu kadarı yeterlidir.
İşte Doğu'da devrimin kabaca ve fazlasıyla özet şekilde gerekçesi ve yöntemi bunlardır. Devrimci kesimlerin tartışması gereken gündem, Doğu Devrimi'dir.
Hamdan Karmat

Kaynak: İştiraki 
Doğu'da Bir Hayalet Dolaşıyor Doğu'da Bir Hayalet Dolaşıyor Reviewed by Uyanış on 09:53 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.