Halkın ekmeğinden, yetimin hakkından, yoksulun rızkından çalanlara karşı, herkesi mücadele etmeye, ‘‘Uyanışa’’ davet ediyoruz

HACI'LARIN AÇLIKLA İMTİHANI VE SOSYALİZM MÜCADELESİNİN UNUTTUKLARI



HACI'LARIN AÇLIKLA İMTİHANI VE SOSYALİZM MÜCADELESİNİN UNUTTUKLARI

HDP ADANA MİLLETVEKİLİ RIDVAN TURAN 2010 



Hatırlarsınız, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde geçimini sebze ve meyve satarak sağlayan 4 çocuk babası Hacı Oruç, iftar öncesi geldiği evinde, eşinin paraları olmadığı için yemek yapamadığını söylemesi üzerini kendini asmıştı.
Hacı’nın karısı Edibe olayı şöyle anlatmıştı:
“İftar saatinde eşim eve geldi. Yemek yapacak hiçbir şey yoktu evde. Aç aç bekliyorduk. Eşim ne yemek yaptığımı sordu. Ben de yemek yapacak bir şey yoktu, yemek yok dedim. Bunun üzerine çocuklara sarılıp bir süre ağladı. Sonra da arka odaya geçti. Odadan ses gelmeyince merak edip gidip baktım. Eşim kendini iple tavana asmıştı”
“Hiçbir gelirimiz olmadığı için çocuklarımıza bakamıyorduk. Çocuklar yattıktan sonra eşimle defalarca intihar etmeyi düşündük. Ama çocuklarımız ortada kalır diye vazgeçtik”.
Hacı’nın çocuklarına bıraktığı acıyı ve bizlere bıraktığı utancı yok edebilecek bir yöntem var mı acaba?
Gazete sayfalarında küçücük kutuya sığan dram, dünyaya sığmaz aslında.
Her yeri dinleyen devletin kulakları bu evdeki utancı dinleyemedi mi dersiniz? Yoksa dinledi ve kale mi almadı?
Hacı’nın devletten payına, polisten, zabıtadan, elektrik ve su borcundan başka ne düştü?
Her yere yardım götürmekle övünen devletimiz, Hacı’ya bir kuru ekmeği, iki tane zeytini çok mu gördü?
Güya memleketin sorunlarını çözmek adına yola çıkan politikacıların koca koca laflarının bir lokma ekmeği dahi çok gördükleri Hacı gibiler nezdindeki değerinin ne olduğunu hiç düşündünüz mü?
Devletin, sermayenin, askerin, Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun, Bahçeli’nin Hacı’ya, tabutunda çivi olmaktan başka ne faydası oldu?
Evet-hayır için günlerdir harcanan milyarlarca liradan bir kuruş Hacı’ya düşse o ölmeyecekti.
İnsanın içinden devletinizin de, vatanınızın da, ordunuzun da, sermayedarlarınızın da, evetiniz ve hayırınızın da hepinizin allah bin belasını versin demek geçiyor.
Hacı Oruç, doğal oruçlu olanlardandı ve milyonlarca Müslüman gibi o saatlerde iftar açmak istemişti.
O saatlerde birileri iftarlarını Osmanlı sarayı dekorlu zevk alemlerinde ve asla tüketemeyecekleri kadar çok yiyecekle açarken, olmayan bir lokma kuru ekmek Hacı’nın yaşamını tüketivermişti.
5 yıldızlı bir otelde işçi olarak çalışan bir arkadaşım anlatmıştı, o yiyeceklerin büyük kısmı çöpe atılıyormuş. Acaba bir lokma düşmez miydi Hacı’ya da çöpe atılan onca yemekten?
Hacı’nın dramını duyan, boğazlardaki yalılarda, beş yıldızlı otellerde iftara gidenler hiç utanmadı mı acaba?
Hacı’yı hatırlayıp yedikleri lokmaların boğazlarına dizildiği hiç olmadı mı?
Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi?
Hani Müslümanlar kardeşti?
Şimdi hangi kardeşlik bağıyla bağlıdır Hacı, Erdoğan’a, Unakıtan’a ve diğer kıçı başı yerinde olan “Müslüman” zevata...
Hacı’yı ölüme bunlar mahkum etti.
Başından sonuna kadar sınıf çelişkileriyle malul olmuş olan Müslümanlık aleminde, Müslümanlar kardeştir diye kandırdılar onu, Hacı açken biz tok yatamayız diye propaganda yürüttüler. Kapısına belki de hiç uğramayan zekatın ve fitrenin sosyal adaleti sağlayacağını söylediler.  Onu milyonlarca Müslüman emekçi gibi ölüme hem de planlayarak terk ettiler. Bunu yapanlar milyonlarca dolar kâr sağladı, ABD başkanlarıyla, İsrail lobileriyle dost oldular, Müslümanlar alemindeki kendi ayrıcalıklı yerlerini Hacı gibilerin yoklukları üzerine kurdular.
Ancak sınıfsal açıdan işçi olan Hacı’yı  (ve benzerlerini) sırf Müslüman olduğu için, (belki İslamcı partilere oy verdiği için) sermayedarların cephesine itenler bir kısım solculardı.
Onlar yıllardır Hacı gibilere tepeden baktı.
İnancından dolayı kandırılmış muamelesi yaptıkları geniş kesimlerden biriydi Hacı
Müslümanlık gericilik demekti aydınlanmış solcuların nezdinde.
Burjuva kültürü dahi alamamışların sosyalistleşmesi mümkün değildi.
Sosyalist mücadele Hacı gibilerle buluştukça değil, onlardan ayrıştıkça saflaşacak derinleşecekti.
Bırakın sosyalizme ulaşmayı, orta karar bir demokrasi olmamızın önündeki engel bunlardan başkası değildi.
Zaten Marx da dememiş miydi “din afyondur” diye…
Feodal kalıntıydı bunlar, temizlenmeliydi, bizim solcular bu temizlik harekâtında yüz yıl boyunca Kemalistleri desteklemedi mi?
Bizim sosyalist hareket yaklaşık yüz yıl boyunca Kemalizmden aldığı parabellum’u sözüm ona Marksizm mermileriyle doldurdu ve her defasında kendi ayağına sıktı. Kendi ayağına sıktıkça hareket edemedi, hareket edemedikçe Kemalizme tutsak kaldı.
Hacı’nın Müslüman kimliği aydın solcularımız nezdinde hep emekçi yanından daha önde tutuldu.
İşçi dediğin solcu olmalıydı. Aydınlanmaya açık olmalıydı. Tüm gerici ideolojilerden soyutlanmış olmalıydı.
Böyle olmayanlar da önce rehabilite edilmeli ondan sonra saflara katılmalıydı. Kandırılmış olanlar önce solcularca irşad edilmeli ondan sonra kabul edilmeliydi.
Oysa milletin diniyle, inancıyla uğraşmak Kemalistlerin işiydi, sosyalistlerin hele hele marksistlerin olmamalıydı.
Müslümanlara karşı bu düşmanca tutumu aydın solcularımız İran’da sosyalistlerin başına gelenlerle temellendirdiler. İslami bir rejimle mücadelenin yerine müslümanlarla mücadele etmeyi koydular.
Böyle böyle sosyalizm mücadelesinin emekçilerle ilgisi en aza indi. Sosyalizme ait eşitlik, özgürlük gibi değerlerin burjuvazinin elinde içeriklerinden soyutlanmasını kayıtsızca izledik.
Böylece adım adım Hacı’lardan uzaklaştık.
Sınıf kardeşlerimizin, dini inançlarından dolayı sınıf düşmanlarımızın destek kıtaları haline dönüştürülmesine sessiz kaldık.
Oysa Hacı'ları anlamak, onlarla yoksul iftar sofralarında bağdaş kurmak, yokluklarını da paylaşabilmek gerekiyordu.
Solun büyük bir kesimi bu treni kaçırdı.
Onlar “soy” işçi aramakla uğraşadursunlar, biz devrim denen büyük “çapul hareketinin” Hacı’larla başarılabilir olduğuna inananlardanız. Hacı gibi en altta yaşamak zorunda kalanların, çarpıtılmış bir İslam anlayışıyla, milliyetçilikle vb. engellenmiş sınıf kinini açığa çıkarma mücadelesinin öneminin farkında olmalıyız.
Bir tarihsel ve siyasal dönemin sona erdiği günümüzde yeni bir devrimci sosyalist paradigmaya ihtiyacımız var. Ve yeni paradigma Hacı Oruç gibiler nezdinde kurulacak.

RIDVAN TURAN 
HACI'LARIN AÇLIKLA İMTİHANI VE SOSYALİZM MÜCADELESİNİN UNUTTUKLARI HACI'LARIN AÇLIKLA İMTİHANI VE SOSYALİZM MÜCADELESİNİN UNUTTUKLARI  Reviewed by Uyanış on 06:16 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.