Bu Topraklara Özgün İslâm-Sol İlişkisi
İslam-Sol bağlantılarını araştırırken Nurettin Topçu-Kemal Tahir bileşkesine girmeye mecburuz. Nurettin Topçu, sosyalizmin kökenlerini “toprak reformu”, “köycülük”, “toprağın mirasla bölünmemesi”, “kooperatif” gibi kavramlara dayandırmaktaydı. Kemal Tahir ise “Kerim Devlet”, “Asya Tipi Üretim Tarzı”, “Doğu’da kapitalizmin yokluğu”, “Galiyevcilik”, “Tımar Sistemi”, “İslâm’ın Anadolu’da feodal olmayan bir toplum, yeni bir ırk yarattığı” gibi yaklaşımları tartışıyordu. Topçu’nun köycü düşüncesi, Osmanlı düzenini açıklamak bakımından eksik kalmakta ve dahası Hallaccı isyan felsefesi/insan-ı kâmil doktrini ile çelişmekteydi. Zira köydeki üretimi pazara götürmek, şehre satmak bir esnaf-tacir sınıfın varoluşunu gerekli kılmaktadır. Ayrıca Topçu, Anadolu’daki Ahi-Bayramî-Melâmî-Bektaşî tekkeleri Horasan kökenli oldukları halde dikkate almamıştı. Kemal Tahir’e gelince, onun Osmanlı toprak sistemine eğilmesine rağmen dine yaklaşımı kültürel Müslümanlık içinde kalmıştır. Hallaccı isyanı olumlayan Nurettin Topçu’nun aksine Kemal Tahir isyan eden Şeyh Bedreddin’i kabul etmemişti.
Kemal Tahir’in sıkıntılı tarafı, düşüncelerinin tasnif edilmemiş notlar halinde kalmış olmasıdır. Bu notlar, kimi zaman okunan kitapların aktarılması şeklinde kaleme alındığı için hangi düşüncelerin Kemal Tahir’e ait olduğu, hangisinin alıntı olduğu birbirine karışmaktadır. Diğer taraftan Kemal Tahir “Burjuvazi (…) kendisini ortadan kaldıracak silahı, sınıf kavgasını, bu silahı kullanacak insanları, modern işçileri-Proletaryayı- da yoktan var etmektedir” (Tahir, 1992: 120) derken Marksist şemayı kullanmış, diğer yandan Osmanlı iktisat düzeninin başkalığından bahsetmiştir: “Osmanlılar feodalizmin hangi şekline olsun yanaşabilmiş olsaydılar, buna yatkın bir hale bile gelmiş bulunabilseydiler, İslam İkta şekline değil, sınırında yaşadıkları ve oraya doğru genişledikleri Bizans feodalizmini ve bilhassa Rumeli Slav Feodalizmi’ni devletlerine ister istemez temel iktisat şekli olarak alırlardı” (Tahir, 1992: 178).
Kemal Tahir, “Osmanlı İmparatorluğu’nun kapitalizme geçmesi halinde Avrupa’daki şartlara göre kendini tazelemiş olacağından bahsetmiş ve bu tazelenmenin Osmanlı’yı dünya politikasında yeni bir amaca yönelmesini zaruri kılacağına işaret etmiştir. Osmanlı ekonomik temeli böyle bir yenileşmeye imkân veremediği için sonuna kadar Batıyla boğuşma şartlarına bağlı kalmış ve sonunda da zorunlu olarak yenilmiştir”, der (Tahir, 1992: 168). Tımar sisteminin İslam İkta sistemine dayandığını kabul etmesi, Topçu’dan daha derinlikli bir analize giriştiğini gösterir ise de tımar sistemini güncellemek ihtiyacı duymaz.
Kemal Tahir “beşli şema”yı sıklıkla eleştirmiş ama işçi sınıfının devrimci kadrolar öncülüğünde toplumsal dönüşüm yapma olasılığından kendini koparmamıştır: “İktidarı ele geçiren işçi sınıfı, gerek devlet, gerek parti örgütlerinde devrimci kadroların kemikleşmesini her ne bahasına olursa olsun önlemelidir” (Tahir, 1992: 109). Diğer taraftan Kemal Tahir, Nurettin Topçu’nun aksine köylü için “toprak reformu” fikrine karşı çıkmıştır: “Emperyalist sömürüye açık tutulan bir ülkede toprak reformunun, bir anlamda üretim araçlarına sahip toprak köleleri yetiştirmek olduğu gözden uzak tutulmamalıdır” (Tahir, 1992: 100). Kemal Tahir köylü meselesini Nurettin Topçu’dan farklı ele alır ve bu zümreye tepkiseldir: “Çıplak ve geniş anlamıyla köylü sözü, köylülük meselesini kesinlikle açık seçikliğe götürmez, tersine, işleri büsbütün bulanıklaştırır. Bugünkü kapitalist ve sosyalist dünyalarda, genellikle köylülük değil, hele başlangıçta, yani ilk plan fikriyle birlikte, ancak ziraatçı söz konusudur. Agrikültür (…) Gerek ekonomik hesaplarda, gerekse toprak reformunu da içine alarak bütün köylü proleterlerinde köylü ve köylülük değil, sadece agriculteur’ler göz önüne alınabilir” (Tahir, 1992: 89).
“Anadolu sosyalizmi” kavramını Kemal Tahir ve Nurettin Topçu’nun metinlerinin bileşkesi olarak değerlendirip yeniden ele almak gereği bulunmaktadır. Kemal Tahir, Osmanlı toplum düzenine Nurettin Topçu’dan daha yakın görünmekte ise de Cumhuriyetle beraber köylülüğün kent lehine sürekli toprağı terke zorlanması Nurettin Topçu’yu değerli kılmaktadır. Anadolu’ya has sosyalizm, rantı-serveti paylaşma endişesi değil, burjuva üretmeme, kapitalizme geçit vermeme, kentlerde biriken ve yoğunlaşan sermayeciliği küçük aile işletmelerine doğru paylaşma cehdi olarak paradigmal değişimi ifade etmektedir. Biz bu kaygıyla Türkiye’de din-sol ilişkileri içinde temayüz eden emek mücadelesini pozitivist aklı nedeniyle Anadolu’nun bin yıllık sosyalizmi olan tımar-ahi-tekke iktisadî biçimine karşı görüyoruz. Bize göre İşçi-emekçi&patron-devlet kapışması sahtedir. Gerçek çatışma, köylülük+esnaf+zanaatkârlığı kente çeken sermaye+devlet+işçi arasındadır. Yerli bir İslam-Sol, köylü-esnaf-zanaatkâr zümrelerin şehir etrafında örgütlenmiş ekonomisinin kentsel düzenleri tasfiye edecek düşünsel çabasından çıkacaktır.
- Tahir Kemal, Notlar: Sosyalizm-Toplum ve Gerçek, Bağlam Yayınları, 1992.
Bu Topraklara Özgün İslâm-Sol İlişkisi
Reviewed by Uyanış
on
13:22
Rating:
Hiç yorum yok: